No Human No Cry
22 Şubat 2010 Pazartesi by Cansu Elter
Ah İstanbul... Her gün sana soruyorum, bana cevap vermiyorsun. Böyle daha ne kadar devam eder hiç bilmiyorum...
Ah vapurdaki kız... Her gün gözlerinle sorduğun soruların cevabını veriyorum sana, çığlıklarımı da, kanat çırpışlarımı da duymuyorsun...
Ah içimdeki kız... Her gün düşen yüzünü toparlamak için türlü şaklabanlıklar yapıyor, kendimi bir oraya bir buraya sallayıp duruyorum. Seninse sadece miden bulanıyor...
Ah karşımdaki kız... Her gün dalgın bakışlarına çözüm olsun diye sana komik tipli, fırça bıyıklı adamlar gösteriyorum, ama sen ekranıma bakmak bir yana, önünde soğuyan çayı bile farketmiyorsun...
Ah üzerimdeki kız... Her gün titrek ruhuna iyi gelsin diye tüm gücümle ardını ısıtıyorum. Sense anca montunu çıkarıyorsun...
Ah yansımamdaki kız... Her gün hüznünü görme, bu halini bilme diye sana yansımandan çok, şehrin ışıklarını gösteriyorum. Ama sen bakışlarını indirip, defterine habire bir şeyler yazıyorsun...
Ah yanımdaki kız... Şu görevliye bir el etsen de, bana bir çay getirse.
Ah vapurdaki kız... Her gün gözlerinle sorduğun soruların cevabını veriyorum sana, çığlıklarımı da, kanat çırpışlarımı da duymuyorsun...
Ah içimdeki kız... Her gün düşen yüzünü toparlamak için türlü şaklabanlıklar yapıyor, kendimi bir oraya bir buraya sallayıp duruyorum. Seninse sadece miden bulanıyor...
Ah karşımdaki kız... Her gün dalgın bakışlarına çözüm olsun diye sana komik tipli, fırça bıyıklı adamlar gösteriyorum, ama sen ekranıma bakmak bir yana, önünde soğuyan çayı bile farketmiyorsun...
Ah üzerimdeki kız... Her gün titrek ruhuna iyi gelsin diye tüm gücümle ardını ısıtıyorum. Sense anca montunu çıkarıyorsun...
Ah yansımamdaki kız... Her gün hüznünü görme, bu halini bilme diye sana yansımandan çok, şehrin ışıklarını gösteriyorum. Ama sen bakışlarını indirip, defterine habire bir şeyler yazıyorsun...
Ah yanımdaki kız... Şu görevliye bir el etsen de, bana bir çay getirse.