İnecek var!


(Blog'un hikaye topladığını öğrenen Burcu Barakacı'dan nefis 2 mini hikaye. Biri şimdi, biri yarın yayınlanmak üzere pdf paketinde)



- Güzel mi bu kitap?

- Muhteşem.

Beni ziyaret ettiği iki ay boyunca başucunda süründü kitap. Kapağı Kırmızı.

Tramvayın beyaz ışığı.

Yanımda oturan adam okuduğum kitaba mı bakıyor? Neyse... Yok, yok, basbayağı okuyor. Yavaş yavaş mı çevirsem acaba sayfaları? Sadece işaretlediğim yerleri mi okuyor acaba? Hayır, bildiğin benimle birlikte okuyor. Gazete kaçakçılarını anladım da, ya kitap? Adamın ilgisini çekti herhalde. Fakat şimdi ben okuyamıyorum kitabı. Kitabımı okuyan adamı düşünmekten kitabı okuyamıyorum. Zaten ineceğim durağa da yaklaştık. Hay Allah, adam da okuyordu ne güzel. Evet, evet, inmeden bir şeyler yapmalı. Kitabı ona mı versem acaba, yenisini alabilirim. Verebilirim aslında. Ama işaretlediğim bir sürü yer var, onların üzerinden geçeceğim, yenisiyle kitabı tekrar okumam gerekir. Zaman. Başka bir çare…

- İlginizi çekti sanırım kitap.

Şaşkın, utangaç, yalanlamayan bir gülüş.

- Şayet okumak isterseniz...

- Biraz abartmış sanırım.

- Başından itibaren okumadınız, bütün içinde değerlendirince gayet tutarlı. Post
Express diye bir dergi var biliyor musunuz?

Şaşkın, utangaç yalanlayan bir gülüş.

- Post Express. Son sayısı hala bayilerde, bir kaç lira fazla ödemeniz gerekiyor ama kitabı dergi ile birlikte hediye ediyorlar. Bitmeden alabilirsiniz.

Kısa bir sessizlik, memelere kayan gözler.

- Kitap okuyan birilerini görmek çok hoş tabii.

- İyi akşamlar.

Kitap okuyan birilerini görmek çok hoşmuş tabii! Derdi kitapla değil ki adamın benle. Neyse ki kitabı vermedim adama. Sanki okuyacak, sanki okuduğunu anlayacak! Nerden biliyorsun hem, belki nasıl bomba yapacağımı ve bir tramvayı, içindeki onlarca yolcuyla birlikte nasıl havaya uçuracağımı okuyor ve öğreniyorumdur. Kitap okuyan birilerini görmek o zaman da hoşuna gidecek mi bakalım?

- Pardon, geçebilir miyim? Müsaade eder misiniz? Pardon. Biraz kayarsanız.

Şimdi çığlık atacağım. İnmek istiyorum. Açılın, savulun, nezaket yok, çantam, kimin umurunda, çarpsın, ayağına da bastım adamın, bu da ona ders olsun, uf, nasıl da sıkışık, kapı, az kaldı, kapanmadan çıkmam lazım, oksijen, iki adım, son bir gayret, çantayı sıyır, özgürlük.


- Günaydın, erken uyanmışsın. Televizyonu açabilirdin, ben rahatsız olmam.

Üç gün öncesine kadar annemin uyuduğu yatağın köşesine sandalye çekmiş, kitap karıştırıyor babam. Kapağı Kırmızı.

- Sorun değil, kitabını karıştırıyordum ben de.

- Süperdir.

- İşaretlediğin yerleri okudum sadece. Biraz sallamış sanırım.

- Tamamı üzerinden değerlendirmek ge… Neyse ya, çay demleyeyim ben en iyisi.


Pardon, geçebilir miyim? Müsaade eder misiniz? Pardon. Biraz kayarsanız.


Burcu BARAKACI
İstanbul, 2005

0 yorum: