Kadın

Buğday tenli. Açık yeşil gözleri, dolgun dudakları, hokka gibi bir burnu var aslında. Gençliğinde ne kadar güzel olduğu aşikar, ki hala öyle. Karadenizli, elmacık kemiklerinden belli. Ellerinde çatlaklar ve kırışıklıklar, yılların/fakirliğin gazabına uğramış, kuru toprak gibi. Susuz kalmış başak tarlası. Başörtüsünden kurtulmuş iki gümüşi saç teli. Gümüş gibi parlamakta, 17 yaşında hala adeta. Bileğindeki damarlar kalın ve yeşil. Hemen yanında derince bir yara izi. Yanmış belli ki, ama yavaştan iyileşmekte. Kabuk bağlamış kötü koşullara alışkın genler, o güçlü karadeniz genleri. Kaşlarını hiç almamış, almasına gerek kalmayacak kadar düzgün, güzel. Yaşı 50'lerde. Muhtemelen hizmet sektöründe, işyerine gitmekte. Çatıyor biraz el değmemiş kaşlarını, ama 1 gram kırışıklık yok alnında. Elinde evlilik yüzüğü, kulağında minik/halka/altın küpeler. Evlenirken alınıp, bir daha çıkarılmayan, değeri maneviyatında olan cinsten. Suratı biraz fazla iri sadece, ablaklık sınırında, bu güzelliğe olur o kadarı da.

O yaşına, o yılların yorgunluğuna rağmen, sabahın köründe kalkıp, buna da şükür dediği işine gitmesine rağmen, ellerinde işlerin/yılların/acıların izlerini taşımasına rağmen, bakışları dalgaları, boğazı, ufku aşıp uzaklara gitmesine rağmen, hala o kadar güzel, hala o kadar parlamakta...

23 yaşında, penceremdeki yansımamdan utandırmakta...

0 yorum: